SOKAĞA ÇIKMA YASAĞINA İLİŞKİN HUKUKİ DEĞERLENDİRME

SOKAĞA ÇIKMA YASAĞINA İLİŞKİN HUKUKİ DEĞERLENDİRME
Editör: Konya Time
24 Mayıs 2020 - 10:03



Sokağa Çıkma Yasağının Anayasaya Aykırılığı

Covid-19 ile mücadele ettiğimiz şu günlerde Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunun önerileri ile Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda İç İşleri Bakanlığı tarafından düzenlenen ve belirli illerde uygulanması uygun görülen sokağa çıkma yasağı “genelge” ile illere dağıtılmıştır. Hatta öyle ki ilk sokağa çıkma yasağı 10.04.2020 günü yasaktan yalnızca iki saat önce duyurularak toplumda büyük bir kargaşaya neden olmuştur.

Sokağa çıkma yasağının genelge adı altında karara bağlanması Anayasamızca temin edilen hukuk devleti ve belirlilik ilkelerine aykırı olup temel hak ve hürriyetlerin yalnızca kanunla sınırlanabileceği ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir. 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11. maddesine göre yalnızca “Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde” “sokağa çıkma” yasaklanabilecektir. Dolayısı ile salgın-tehlikeli hastalık sebebiyle sokağa çıkma yasağına karar verilmesi söz konusu olmayıp 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca olağanüstü hâl ilan edilmesi şartıyla sadece belirli yerleşim yerlerine giriş ve buralardan çıkış sınırlandırılabilecektir.

Bu bağlamda sokağa çıkma yasağının hukuki dayanaktan yoksun olduğuna dair emsal teşkil edebilecek Anayasa Mahkemesi kararı ile Venedik Komisyonunun vermiş olduğu görüş yazısı bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 26.11.2002 tarihli 2000/82 E. ve 2002/193 K. sayılı kararında genel nüfus sayımı için 22.10.2000 günü ilan edilen sokağa çıkma yasağına ilişkin olarak “Anayasa'nın 19. maddesi kişi özgürlüğünü ve güvenliğini korumaya yönelik hükümleri içermektedir. Madde, sadece keyfi yakalama ve tutuklamaya karşı bir güvenceden ibaret olmayıp, kişiye dilediği gibi karar verip hareket edebilme olanağı sağlayan özgürlükler alanını kapsamakta ve bir kimsenin başkasına zarar vermeden, vücut ve hareket serbestisine sahip olması, dilediği gibi dolaşabilmesi ve yasayla belirlenen ve sınırlanan durumlar dışında hareket ve gidip-gelme özgürlüğünden yoksun bırakılamamasını ifade etmektedir. Herkesin yerleşme ve seyahat özgürlüğüne sahip olduğunun açık bir biçimde ifade edildiği Anayasa'nın 23. maddesi ile kişilerin gidip-gelme, dolaşma, hareket özgürlükleri güvenceye alınmakta ve bu özgürlüklerin sadece maddede belirtilen nedenlerle ve yasayla sınırlandırılabileceği kabul edilmektedir. Dava konusu kuralla getirilen sokağa çıkma yasağı, 19. ve 23. maddelerde belirtilen sınırlamalar içinde yer almadığı gibi her iki kural da Anayasa'nın ikinci kısmının ikinci bölümünde, başka bir anlatımla Anayasa'nın 91. maddesi ile sıkıyönetim ve olağanüstü haller dışında kanun hükmünde kararnamelerle düzenleme yapılamayacağı belirtilen yasak alanda yer almaktadır. “ şeklindeki gerekçe ile iptal kararı vermiştir.

2015 yılının Ağustos ayından itibaren Güneydoğu illerimizde uygulanan sokağa çıkma yasağına ilişkin olarak ülkemizin de kurulduğu tarih olan 10.05.1990 tarihinden beri üyesi olduğu Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu (Venedik Komisyonu) 13.06.2016 tarihinde 842/2016 tarihli görüş raporunun sonuç kısmında Sokağa çıkma yasaklarının, Türkiye’de sokağa çıkma yasağı dahil olmak üzere istisnai tedbirleri düzenleyen anayasal ve yasal çerçeveye dayanmadığını, herhangi bir sokağa çıkma yasağının bu çerçeveye uyabilmesi için anayasanın 119 ila 122. maddesinde öngörüldüğü gibi olağanüstü hal ilanı ile bağlantılı olması gerektiği, sokağa çıkma yasağı ilan ederken yasal dayanak olarak il idaresi kanununun hükümlerine başvurulmaması ve sokağa çıkma yasağı kararları dahil olmak üzere tüm olağanüstü tedbirlerin, Türkiye’de istisnai tedbirlere ilişkin yürürlükte bulunan anayasal ve yasal çerçeveye uygun şekilde alınması ve bu esnada ilgili uluslararası standartların gözetilmesi ve temel hakların korunmasıyla ilgili ulusal ve uluslararası yükümlülüklere uyulması” gibi tavsiyelerde bulunmuştur. Tavsiyeler her ne kadar üye ülkeler için bağlayıcı olmasa da içinde bulunulan durumun hukuki zemini hakkında oldukça açık şekilde fikir vermektedir.

Tüm bu bilgiler ışığında İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan genelge ile sokağa çıkma yasağı uygulaması getirilmesinin hukuka aykırı olduğunu söylemek kanımca mümkündür.

İdari Yaptırım Karar Tutanağında Bulunması Gereken Bilgiler

5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu ve 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu uyarınca idari yaptırım kararı vermeye yetkili makamlar belirtilmiş olup yetkisiz kişilerce idari yaptırım kararı verildiği takdirde yetki yönünden usulsüzlük söz konusu olacak ve verilen yaptırım kararı hukuka aykırı olacaktır.

Yine Kabahatler Kanunu’nun 25. maddesi uyarınca idarî yaptırım kararına ilişkin tutanakta;

a) Hakkında idarî yaptırım kararı verilen kişinin kimlik ve adresi,

b) İdarî yaptırım kararı verilmesini gerektiren kabahat fiili,

c) Bu fiilin işlendiğini ispata yarayacak bütün deliller,

d) Karar tarihi ve kararı veren kamu görevlilerinin kimliği,

açık bir şekilde yazılmalı ve tutanakta, ayrıca kabahati oluşturan fiil, işlendiği yer ve zaman gösterilerek açıklanmalıdır. Uygulamada fiilin işlendiği yer olarak yalnızca hakkında yaptırım uygulanan kişinin ikamet adresi yahut bulunduğu yer belirtilmekte olup bu durum kanuna aykırıdır. İtiraza konu idari yaptırım karar tutanağında kabahat fiili açıklanmalı, fiile ilişkin deliller kısmı boş bırakılmamalıdır. Bu yönüyle eksiklikleri bulunan yaptırım kararı hukuka aykırı olacaktır.

Kabahatler Kanunu’nun 26.maddesi uyarınca idarî yaptırım kararı 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgili kişiye tebliğ edilecektir. İdari yaptırım kararının Tebligat Kanunu hükümlerine aykırı şekilde tebliğ edilmesi halinde yapılan tebliğ usulsüz olacaktır.

Son olarak; idari yaptırım karar tutanağında belirtilen idari para cezasının bağlı bulunulan mal müdürlüğüne ödeneceğini ve içinde bulunulan dönem itibariyle ödemelerin mal müdürlüklerinin banka hesaplarına havale veya eft yolu ile yapılabileceğini, ilgililerin idari yaptırım karar tutanağının ilgili kişiye tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde bulundukları yer Sulh Ceza Hakimliğinden kararın iptalini ve kanun yoluna başvurmadan önce ödenilen idari para cezasının iadesini talep etme hakları bulunduğunu belirtelim.





URL

YORUMLAR

  • 0 Yorum