Av. Uğur ASLAN - DÜĞÜNDE TAKILAN TAKILAR VE NAKİT PARALAR KİME AİTTİR?

Av. Uğur ASLAN - DÜĞÜNDE TAKILAN TAKILAR VE NAKİT PARALAR KİME AİTTİR?
Editör: Konya Time
11 Haziran 2020 - 08:49



Düğünde takılan takıların ve nakit paraların kime ait olacağı veya olduğu hususu eşler tarafından en çok sorulan sorulardan biridir. Kadın ve erkek tarafından takılan altınların nasıl paylaştırılacağı hususu merak edilmektedir. Takı ve nakit para sorunu yargıtay kararlarınca kesin bir sonuca ulaşsa da günümüzde halen bir tartışılmakta olan bir konudur. Bu yazımızda bu konuya ana hatlarıyla ve yargıtay kararları ışığında değineceğiz.

Düğün sırasında hangi eşe takıldığı fark etmeksizin, tüm takılar (bilezik, çeyrek, tam vb. tüm altınlar), kadına aittir.

Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup kişisel eşya niteliğindedir. Ziynet eşyaları nitelik itibariyle rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'i dendir. Bu sebeple nitelikleri itibariyle kadında bulunduğu karine olarak kabul edilir. Olağanın aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Niteliği itibariyle davacı kadında bulunması gereken ziynet eşyalarının aile içerisinde ihtiyaç duyulması halinde bu eşyaları elinde bulunduran eşin rızası ile bozdurulması olağan olandır. Bu durum Türk Medeni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddeleri gereğince davacı eş için aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu sebeple somut olayda ispat yükü davacı kadına aittir. Davacı kadının kendisine ait ziynet eşyalarının rızası dışında ve iade şartıyla elinden alınıp bozdurulduğunu ispat etmesi gerekir. Davacı da kendisine ait olan ve kural olarak kendisinde bulunması gereken ziynet eşyalarının rızası dışında veya iade şartıyla davalı tarafından elinden alınıp bozdurulduğunu ispat edememiştir.[1]

Yargıtay içtihatları ışığında düğünde takılan takılar kadına aittir. Bununla birlikte yine Yargıtay terk eden kadının takısını giderken bırakmayacağını, aksinin kesin olarak ispatlanamaması halinde, takılarını üzerinde götürdüğünün kabul edileceği kararını vermiştir.[2]

Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır.

- Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği

- Kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu koca tarafınca kanıtlandığı takdirde, koca bu eşyaları iadeden kurtulur.[3]

Nakit para da bu kapsama girer mi ?

Düğünde takılan nakit paraya ilişkin Yargıtay emsal kararlarında nakit paranın kadının hakkı olduğu belirtilmiştir.[4]

Hangi eşe takıldığı fark edilmeksizin nakit para da kadına takılmış sayılır.

Çeyiz Eşyalarının Durumu

Çeyiz eşyaları evlenmeden önce kişilere ait olması koşuluyla kişilerin kişisel malıdır. Boşanan eş, diğer eşten evlenmeden önce o şeye sahip olduğunu ispatlayarak iadesi için talepte bulunabilir.

Düğün Takıları/Takılan Nakit Para ile Kadının Rızası ile Ev ,Araç Satın Alınması veya İhtiyaçlar İçin Harcanması

Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı olur. Ve kadın bunu boşandıktan sonra geri isteyebilir. Ancak ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup ev , araba ve çeşitli ihtiyaçlar için harcandığının , koca tarafınca kanıtlanması halinde koca almış olduğu ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. [5]

Bu durumların TMK 220 gereğince istisnası vardır.

Kişisel mallar

Aşağıda sayılanlar, TMK 220 gereğince kişisel maldır:

1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya ( Salt eşlerden birinin ihtiyaçlarına yönelik , gelir getirmeyen , diğer eşin ve aile üyelerinin kullanımı dışındaki eşyalar kişisel mal oluşturur.

Bu kapsamda eşlerin giysileri , spor malzemeleri ,takıları gibi taşınır eşyalar kişisel malı oluşturur.[6]

Buradan çıkarılacak sonuç erkeğe takılan takılardan sadece erkeğin kullanımına özgü olabilecek nitelikte olanlar erkeğe aittir. Kol saati , yüzüğü , kolyesi , küpesi vs.

2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, ( Erkek eşin evlenme tarihinde iki dairesi ve bir arabası varsa , söz konusu daireler , dairelerin kira gelirleri ve araba , edinilmiş mallara katılma rejiminin devamı sırasında dahi kişisel mal sayılır. [7])

3. Manevi tazminat alacakları ( Haksız fiilden veya sözleşmeye aykırılıktan doğmasının önemi yoktur.[8])

4. Kişisel mallar yerine geçen değerler. ( Kocanın evlenmeden önce biriktirmiş olduğu paranın bir kısmıyla evlendikten sonra kendisine bir bilgisayar satın alması. Bu bilgisayar kocanın kişisel malıdır[9]. )

Düğün Takıları /Nakit Para İadesi (Ziynet Eşyası) Davası Nasıl Açılır?

Düğün takıları ve nakit para ile ilgili talepler, boşanma davası ile birlikte ileri sürülebileceği gibi boşanma davasından bağımsız , eşlerin boşanmasından daha sonra ayrı bir dava konusu yapılabilir.

Düğün takıları ile ilgili açılan dava mümkünse ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmaması halinde takıların bedelinin ödenmesine karar verilmesi şeklinde talep edilmelidir. Hukuk davalarında talebin kabul edilmeme olasılığında başka bir isteğin aynı dava dilekçesinde istenmesiyle oluşan dava şekline terditli dava denir. Düğün takılarının ve nakit paranın geri istenmesine yönelik davaların terditli dava olarak açılmasında yarar vardır.

Düğün Takıları /Nakit Para İadesi Davası (Ziynet Eşyası) Boşanma Halinde Mal Paylaşımına Dahil Edilir mi?

Düğün takıları kadının kişisel malı olarak kabul edildiği için boşanmada mal paylaşımı hesaplamasına da dahil edilemez.

Daha önce de belirttiğimiz gibi evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı olur. Ve kadın bunu boşandıktan sonra geri isteyebilir. Ancak ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup ev , araba ve çeşitli ihtiyaçlar için harcandığının , koca tarafınca kanıtlanması halinde koca almış olduğu ziynet eşyalarını iadeden kurtulur.

Düğün Takıları /Nakit Para İadesi Davasının Zamanaşımı Süresi Nedir?

Düğün takıları (ziynet eşyası), boşanılmış veya boşanılacak eşin zilyetliğinde (hakimiyetinde ) bulunuyorsa, aynen iadesi için açılan davaya “istihkak davası” denilmektedir.[11] Ziynet eşyasının aynen iadesine ilişkin istihkak davası açmak herhangi bir zamanaşımı süresine tabi değildir, dava her zaman açılabilir.[12]

Ziynet eşyalarının iadesi için açılacak davanın süresi bakımından 2 ihtimali göz önüne almakta fayda vardır.

1. Düğünde takılan altın ve paranın davayı açacak olan kişide (kadında olmayıp davalı konumunda olacak karşı tarafın (koca) elinin altında olduğu durumdur. Eğer ziynet eşyaları davalı olan(koca ) tarafın himayesi altında duruyor ve aynen iadesi mümkün ise o halde herhangi bir süreye tabii değildir. Bu halde dava her zaman açılabilir.

2. Düğün takılarının aynen iadesinin mümkün olmamasıdır. Bu halde dava BK 146. Maddeye göre 10 yıllık bir zamanaşımına tabidir. 10 yıllık zamanaşımı süresi, boşanma hükmünün kesinleşmesi tarihinden itibaren başlamaktadır.

Düğün Takıları/Nakit Para (Ziynet Eşyası) İadesi Davasında Ziynet Eşyalarının İadesi İçin Dava Hangi Mahkemede Açılır?

Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’nun 4. Maddesi gereğince; düğün takıları davası aile mahkemelerinin görev alanına girer.

Davacı tarafından istenecek altın veya nakit para tespitinde , davanın görüldüğü yer veya dava açılmamış ise en az masrafla delil tespitinin mümkün bulunduğu yer ( üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu yer v.s ) mahkemesidir.

Dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir.[13]

Düğün Takıları/Nakit Para (Ziynet Eşyası) İadesi Davasında Faiz Talep Edilebilir mi ?

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesi, tarafların isteminden fazlasına veya başka bir şeye karar verilemeyeceğini ifade eder.[14] Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.

Ziynet alacağına ilişkin taleplerde yasal faiz istenebilir. Faize ilişkin bir talebin olmaması halinde mahke­mece re’sen yasal faize hükmedilemeyecektir.

Düğün Takıları/Nakit Para (Ziynet Eşyası) İadesi Davasında İspat Yükü

Dava her türlü delille ( tanık beyanı , fatura , fotoğraf , video, mesaj , ses kaydı vs. ) ile ispat edebilir.[15]

Davacı kadın veya davalı kadın altınların ve nakit paraların kendinde bulunmadığını ispatla mükelleftir. Dava açan kadın nakit paranın ve altının kendisinde olmadığını ispatlayamazsa davası reddedilir. Bunu önemle söylememiz gerekir ki Konusu, tarafları ve dava sebebi aynı olan ikinci dava açılabilir ama bu dava "kesin hüküm" nedeniyle reddedilir. O yüzden delilin yeterli olması ve avukatın davaya iyi hazırlanması önemlidir.

Davayı açan davacı, iddiasını ispatlayamadığı vakit davası reddedilecektir. Bu nedenle dava açmadan önce davaya iyi hazırlanmalı ve deliller iyi tercih edilmelidir. Delil ispatı olmadığı vakit, dava reddedilecek ve aynı konuya ilişkin dava bir daha açılma hakkı bulunmamaktadır. Ziynet eşyasının iadesine dair dava açan davacı, düğünde takılan altınların davalı koca tarafından alındığını ve kendisinde olmadığını ispatlamakla mükelleftir. Düğünde takılan altınların kendisinde olmadığını ve kendisinden alındığını ispatlayamadığı vakit, davası reddedilecektir. Tanık beyanı , bilirkişi raporları ve yemin de bu dava için önemli ispat araçlarındandır.

Davalı Koca da iddiasını ispatlamakla mükelleftir. Davacı için konuştuğumuz hususlar davalı için de geçerlidir.

Düğün Takıları/Nakit Para (Ziynet Eşyası) İadesi Davasında Harç

Eşya Alacağı davası boşanma davasının eki değildir.Eşya , ziynet , para alacağı ve evlenme giderlerlerine ilişkin talepler nispi harca tabidir.Ancak kişisel malların , ev eşyalarının ve ziynetlerin geri verilmesi istemi boşanma davası içinde ( nispi harç ödenerek ) görülebilir. Hatta tarafların boşanmasına karar verilmese bile bu konularda karar verilmesi gerekmektedir. Uygulamada boşanma davasının içinde mal rejimlerine ilişkin ( değer artış payı , katılma alacağı ) istemler olduğu takdirde dava ayrılmaktadır ki bu doğru bir uygulamadır. Ancak boşanma davasının içinde eşya ve ziynetlere ilişkin istemlerin bulunduğu takdirde de dava ayrılmaktadır ki bu doğru değildir.[16]

Yargıtay Kararları

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi [17]

2002/10498 Esas 2003/ 770 Karar

Düğünde kadına takılan ziynet eşyaları(altın vs.) kim tarafından takılırsa takılsın KADINA BAĞIŞLANMIŞ sayılır ve boşanma vesair davalarda kadının kişisel malı sayılmalıdır.

(Karar Tarihi : 27.01.2003)

Davacı B____ve M____ tarafından, davalı F_____ aleyhine 8/6/2001 gününde verilen dilekçe ile altın eşyaların aynen iadesi olmazsa değerinin tahsilinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10/4/2002 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Davacı M____ davalı F____ ile resmen evlendiklerini, evlenirken davalıya düğün hediyesi olarak ziynet eşyası taktıklarını, bir süre sonra davalının iktidarsızlık nedenine dayalı olarak boşanma davası açtığını, dava sonunda boşandıklarını ve davalının kızlığının bozulmadığını belirterek takılan ziynetlerin iadesini istemiştir. Mahkemece dava kabul edilmiştir.

Evlenme sırasında kadına armağan edilen ziynet eşyaları kadına aittir. Boşanma halinde geri verme yükümlülüğü yoktur. Mahkemenin davayı kabul gerekçesi olaya ve içtihatlara uygun değildir. Şu durumda, eşyaların geri alın­ması için bir neden olmadığına göre davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabul edilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.

İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Medeni Kanunu MADDE 220 :Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi,

Esas: 2010/5567, Karar: 2011/2071 [18]

Dava, çeyiz ve şahsi eşyalar ile mobilya türünde eşyaların aynen iadesine, olmadığı takdirde ise, bedelinin tahsiline ilişkindir. Eşlerden her biri kişisel eşyalarını her zaman mal rejiminin sona ermesinden önce ya da sonra isteyebilir. Bu istek mal rejiminin tasfiyesi halinde istenilecek katkı payı, değer artış payı veya artık değere katılma alacağı olarak nitelendirilemez ve değerlendirilemez.

Davacı, terditli ikame ettiği davada birinci seçenek olarak ayni ( mülkiyet ) hakkına mesnetle talepte bulunmuştur. Mülkiyet hakkının içeriği gözetildiğinde; malik, tasarruf özgürlüğüne yönelik saldırılara karşı elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi istihkak davası da açabilir ( TMK m. 683/1-2 ). Şu halde eşyaların geri istenmesi davası, bu olgu çerçevesinde ve bu anlamda "istihkak davası" olarak kabul edilmektedir. Davacının talep ettiği eşyalarının aynen mevcut olduğunun saptanması halinde uyuşmazlık bu açıdan mülkiyet hakkına dayandığından olayda zamanaşımı söz konusu olamaz.

Eşyaların aynen mevcut olmaması halinde istenen eşya bedeli "tazminat" niteliğinde bulunduğundan bu halde de; 4721 S.K. m.178 değil, BK m.125'teki 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmalıdır.

(Karar Tarihi : 11.04.2011)

"A____ ile C____ aralarındaki eşya alacağı davasının reddine dair (Pınarhisar Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi)'nden verilen 03.03.2010 gün ve 90/25 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı vekili dava dilekçesinde; vekil edeninin Pınarhisar Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/22 E., 2005/38 K. sayılı ilamıyla boşandığını, evlenirken yanında götürdüğü çeyiz ve şahsi eşyalarının davalı eşin konutunda kaldığını, boşanmalarından bugüne kadar davalı tarafından eşyaların geri verilmediğini, hatta eşyalar ortak konuttan alınarak ağabeyiyle annesinin evine götürdüğünü açıklayarak çeyiz ve şahsi eşyası olarak birlikte götürdüğü toplam 67 adet eşya ile dava dilekçesi ekinde sunulan ve vekil edeni tarafından 1/2 oranında katkısı bulunan 14 adet mobilya eşyasının aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde dava tarihi itibariyle bedellerin tutarının yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı asil 27.03.2008 havale tarihli cevap dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında; davacının dava açma hakkının olmadığını, davacının talep hakkının zamanaşımına uğradığını, boşanma davası açılırken eşyalarla ilgili dava açma hakkını saklı tutmadığını, evi terk ederken de evde bulunan tüm şahsi eşyalarını yanında götürdüğünü belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, "TMK'nın 178. maddesi gereğince bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu gerekçe göstermek suretiyle davanın zamanaşımından reddine" karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, çeyiz ve şahsi eşyalar ile mobilya türünde eşyaların aynen iadesi, aynen iadesinin olanaklı olmaması halinde, dava tarihi itibariyle bedellerinin toplamının yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili isteğine ilişkindir (TMK m. 683, 220, 222/1, 223/1, 226/1).

Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşü somut olguya uygun düşmemektedir. Bir davada maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ve dayanılan kanun maddesini belirlemek ise hakime aittir (HUMK m. 74, 75 ve 76). Bundan ayrı Dairenin 28.04.2009 gün ve 2009/1201, 2009/2042 sayılı bozma ilamında da değinildiği gibi, somut olayda ve istek gözönünde tutulduğunda görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu konusunda bir duraksama söz konusu değildir. İstek, dava dilekçesinde belirtilen eşyaların mevcut ise aynen iadesine, olmadığı takdirde ise, bedelinin tahsiline ilişkindir. Taraflar 23.09.2002 tarihinde evlenmişler ve eldeki dava ise 10.03.2008 tarihinde açılmıştır. O halde, davada Aile Mahkemesi görevlidir.

Dava, eşyanın iadesine, olmadığı takdirde bedelin tahsiline ilişkindir. Görüldüğü gibi davacı davasını kademeli (terditli) açmıştır. Öncelikle birinci kademede; eşyaların aynen iadesini istemiş, aynen iadesinin olanaklı bulunmadığı yani eşyalar aynen mevcut değil ise, bu takdirde ikinci kademede; bedellerin tazminini istemiştir. Şu halde, davacı birinci seçenek ile ayni (mülkiyet) hakkına dayanarak istekte bulunmuştur. Mülkiyet hakkının içeriği gözetildiğinde; "bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, tasarruf özgürlüğüne yönelik saldırılara karşı elatmanın önlenmesi davasını açabileceği gibi istihkak davasını da açabilir (TMK m. 683/1-2). Şu halde eşyaların geri istenmesi davası, bu olgu çerçevesinde ve bu anlamda "İstihkak Davası" olarak kabul edilmektedir.

Davanın, kişisel malların nelerden ibaret olduğunu öngören TMK'nın 220, "Her eş, yasal sınırlar içerisinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bu mallar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahip olduğunu" ifade eden aynı Kanun'un 223/1, "Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır" düzenlemesine yer veren TMK'nın 226/1 ve "Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür" hükmüne yer veren TMK'nın 222/1, 683 madde ve fıkralarına dayalı olarak açıldığının kabulü gerekir.

Mahkemece, yapılacak araştırma ve inceleme sonucu (davacı dava dilekçesinde "vs delail" demekle aynı zamanda yemin deliline de dayanmıştır) istenen eşyaların aynen mevcut olduğunun saptanması halinde uyuşmazlık bu açıdan mülkiyet hakkına dayandığından olayda zamanaşımı söz konusu olamaz. Eşlerden her biri kişisel eşyalarını her zaman mal rejiminin sona ermesinden önce ya da sonra isteyebilir. Bu istek mal rejiminin tasfiyesi halinde, istenilecek katkı payı, değer artış payı veya artık değere katılma alacağı olarak nitelendirilemez ve değerlendirilemez. Bu tür eşyalarla ilgili dava, boşanmanın fer'i (eki) niteliğinde davalar olarak da düşünülemez.

O halde, eşyaların aynen geri verilmesine ilişkin istihkak davaları her zaman açılabildiğinden zamanaşımına tabi değildirler (8. HD 17.12.2009 tarih, 2009/2348 E., 2009/6173 K.; 2. HD 28.06.2006 tarih, 2006/843-8767 E.K.).

Dava konusu eşyaların aynen mevcut olmadığının belirlenmesi halinde ise, eşyaların toplam bedeline karar verilmesi gerekeceğinden bu halde, somut olayda zamanaşımı söz konusu olur.

Taraflar 23.09.2002 tarihinde evlenmişler, 30.04.2004 tarihinde açılan ve kabulle sonuçlanan, 05.06.2006 tarihinde kesinleşen boşanma kararıyla boşanmışlardır. Eşleri başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerine göre, evlendikleri 23.09.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 30.04.2004 tarihine kadar eşler arasında yasal edinilmiş mallara (artık değere) katılma rejimi geçerlidir (MK m. 202). Taraflar arasındaki geçerli mal rejimi boşanma davasının açıldığı 30.04.2004 tarihinde sona ermiştir (MK m. 225/2).

Eşyaların aynen mevcut olmaması halinde istenen eşya bedeli "tazminat" niteliğinde bulunduğundan olayda TMK'nın 178. maddesi değil, aynı Kanun'un 5. maddesi yoluyla BK'nın 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. TMK'nın 5. maddesinde; "Bu Kanun ve BK'nın genel nitelikli hükümleri uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk tüzel kişilerine uygulanır" denilmektedir.

BK'nın 125. maddesinde ise; "Bu Kanun'da başka surette hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava 10 senelik müruru zamana tabidir" hükmüne yer verilmiştir. BK'nın 132/1-3. bendinde ise; "Nikah (evlilik) devam ettiği sürece karı kocadan birinin diğerinin zimmetinde olan alacakları hakkında, zamanaşımı işlemez" bu durum karşısında olay çözüme kavuşturulurken bu maddelerin de gözönünde tutulması gerekir.

Şu halde, boşanma kararının kesinleştiği 05.06.2006 tarihinden eldeki eşya davasının açıldığı 10.03.2008 tarihine kadar BK'nın 125. maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresi henüz geçmediğinden işin esasına girilerek iddia ve savunma doğrultusunda toplanacak deliller çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken olayda uygulama yeri olmayan TMK'nın 178. maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği görüşüyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Medeni Kanunu MADDE 220 :Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:

1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,

2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,

3. Manevi tazminat alacakları,

4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.

T.C.

YARGITAY[19]

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/6794

K. 2005/157

T. 24.1.2005

DÜĞÜNDE TAKILAN ALTIN VE PARA ( Bağış Niteliğinde Olduğu - Davalının Altınları Ailenin Gereksinmeleri İçin Harcanmış Olması Bunları Aynen Veya Bedelini Ödeme Yükümlüğünden Kurtarmadığı )

ZİYNET EŞYALARININ AYNEN VEYA BEDELİNİN İADESİ DAVASI ( Davalının Altınları Ailenin Gereksinmeleri İçin Harcanmış Olması Bunları Aynen Veya Bedelini Ödeme Yükümlüğünden Kurtarmadığı )

EVİN İHTİYAÇLARININ KARŞILANMASI ( Kocanın Görevi Dahilinde Olduğu - Davalının Altınları Ailenin Gereksinmeleri İçin Harcanmış Olması Bunları Aynen Veya Bedelini Ödeme Yükümlüğünden Kurtarmadığı )

ZİYNETLERİN EVİN İHTİYACINDA KULLANILMASI ( Evin İhtiyacını Karşılamak Kocanın Yükümlülüğü Altında Olduğu - Davalının Bunları Aynen Veya Bedelini Ödeme Yükümlüğünden Kurtarmadığı )
743/m.152

ÖZET : Davacıya düğünde takılan altın ile para bağış niteliğindedir ve davacının mülkiyetine geçmiştir. Medeni Kanun hükümlerine göre evin ihtiyacını karşılamak kocanın yükümlülüğü altındadır. Bunun içindir ki davalının altınları ailenin gereksinmeleri için harcanmış olması, bunları aynen veya bedelini ödeme yükümlüğünden kurtarmaz. Bu nedenle de davalı tarafından harcanmış para ve altın miktarı, dosyadaki tanık beyanları ve diğer deliller doğrultusunda belirlenerek davacıya verilmesi gerekir.

DAVA : Davacı vekili Avukat tarafından, davalı aleyhine 5.7.2002 gününde verilen dilekçe ile davalı eşte kalan ev ve ziynet eşyaları ile paraların istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.1.2004 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Davacının ziynet eşyalarına yönelik temyiz itirazına gelince; dava resmi evliler arasındaki ev ve ziynet eşyasının aynen iadesi veya bedellerinin ödettirilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem kısmen kabul edilmiş karar davacı yanca temyiz edilmiştir.

Dosyadaki kanıtlara ve taraf tanıklarının beyanlarına göre, davacının evlendiği tarihte davacıya düğün hediyesi olarak takılan para ve bir miktar küçük altının, evlilik sırasında davalı tarafından bozdurulup gereksinimlerine harcandığı anlaşılmaktadır.

Davacıya düğünde takılan altın ile para bağış niteliğindedir ve davacının mülkiyetine geçmiştir. Medeni Kanun hükümlerine göre evin ihtiyacını karşılamak kocanın yükümlülüğü altındadır. Bunun içindir ki davalının altınları ailenin gereksinmeleri için harcanmış olması, bunları aynen veya bedelini ödeme yükümlüğünden kurtarmaz. Bu nedenle de davalı tarafından harcanmış para ve altın miktarı, dosyadaki tanık beyanları ve diğer deliller doğrultusunda belirlenerek davacıya verilmesi gerekirken istemin bu bölümünün tümden reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2008/2-525

K. 2008/537

T. 17.9.2008
 

ÇEYİZ VE ZİYNET EŞYASI İSTEMİ ( Tercih Hakkı Bulunan Davacının Çeyiz Eşyalarının Aynen Teslimini İsteyebileceği Gibi Bedelini de İsteyebileceği )

ÇEYİZ EŞYALARININ AYNEN İADESİ ( Tercih Hakkı Bulunan Davacının Çeyiz Eşyalarının Aynen Teslimini İsteyebileceği Gibi Bedelini de İsteyebileceği )

EŞYA BEDELİ ( Çeyiz Eşyalarının Bedeli İstendiğine Göre Yıpranma Bedelleri Düşülerek Eşyaların Değerine Hükmedilmesi Gerektiği )

1086/m.74

4721/m.220

ÖZET : Dava, çeyiz ve ziynet eşyası istemine ilişkindir. Tercih hakkı bulunan davacı çeyiz eşyalarının aynen teslimini isteyebileceği gibi bedelini de isteyebilir. Çeyiz eşyalarının bedeli istendiğine göre, yıpranma bedelleri düşülerek eşyaların değerine hükmedilmelidir.

DAVA : Taraftar arasındaki "ziynet ve eşya iadesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Ankara Onuncu Aile Mahkemesi )'nce davanın reddine dair verilen 08.11.2006 gün ve 2005/655 E., 2006/1078 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi'nin 27.12.2007 gün ve 2006/22240 E., 2007/17951 K. sayılı ilamı ile;

( ... 1- Toplanan delillerden davacı kadının fiziksel şiddete uğrayarak evden ayrılmak zorunda kaldığı ve çeyiz senedinde yazılı olup talep edilen ziynet eşyalarının davalıda kaldığı anlaşılmakla, ziynet eşyaları yönünden davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

2- Davacı kadın, dava konusu diğer eşyalarına yönelik bedel isteminde ( HUMK m. 74 ) bulunmuştur. Davacı kadın, dava konusu olup davalı koca yanında kalan eşyalarına yönelik bedel isteminde bulunabilir. Mahkemece yapılacak iş; dava konusu eşyaların dava tarihindeki yıpranma değerleri de düşülerek bedele hükmetmekten ibarettir.

Bu yön gözetilmeden davacının hukuki yararı bulunmadığı gerekçesi ile diğer eşyalar yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, çeyiz ve ziynet eşyası istemine ilişkindir.

Davacı vekili, çeyiz senedinde yazılı olan çeyiz eşyaları ve cihazların davacıya ait olduğunu, eşyaları davalı ve ailesinin kullandığını, cihazları da davacıdan alarak yatırıma dönüştürdüklerini ileri sürerek çeyiz senedinde yazılı eşyaların bedeli olan 43.018,80 YTL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının evi terk ettiğinde altınları beraberinde götürdüğünü, taraftara ait eşyaların tamamının bulunduğu haliyle fiili ayrılıktan itibaren kullanılmamış şekilde muhafaza edildiğini, bu eşyaların tamamını aynen teslime hazır olduklarını, bu nedenle aynen teslime hazır oldukları malların bedelinin talep edilmesinin haksız olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

Yerel mahkemece ziynet eşyalarına ilişkin dava ispat edilemediğinden, diğer eşyalara ilişkin dava ise, davalı aynen teslime hazır olduğundan davacının eşyaların bedelini istemekte hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuş, mahkeme aynı gerekçe ile önceki kararında direnmiştir.

Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, çeyiz senedinde yazılı olup da talep edilen ziynet eşyalarının davalıda kaldığının kanıtlanıp kanıtlanamadığı; davacı kadının, davalının aynen muhafaza edildiğini ve teslime hazır olduğunu iddia ettiği eşyaların aynen iadesi yerine bedelini istemekte hukuki yararı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Yargılama sırasında dinlenen tanıklar davacı kadının baba evine zorla gönderildiği ve üzerinde sadece giysileri bulunup, ziynet eşyası bulunmadığı şeklinde beyanda bulunduklarından, ister ziynet eşyaları satılıp kocanın sermayesine katılmış olsun, ister kadının baba evine götürmediği belirlenmiş bulunsun, sonuç değişmeyeceğinden, tanık beyanlarında ziynet eşyalarının kadının yanında bulunmadığı açık ve net olarak anlaşıldığından, ziynetlerin kocada kaldığının kabulü gerekir.

Çeyiz eşyaları yönünden ise, davacının dava açarken tercih hakkı bulunmaktadır. Eşyaların aynen teslimini isteyebileceği gibi bedelini de isteyebilir. Davacı da bu tercih hakkını kullanarak eşyaların bedelini istediğine göre; eşyaların bulunduğu mahalde keşif yapılarak, kullanılıp kullanılmadıklarının belirlenmesi, kullanılmış iseler yıpranma bedellerinin düşülmesi sonucu belirlenecek bedele hükmedilmesi gerekir.

8. Hukuk Dairesi

2016/6243 E. , 2018/14972 K.

Aile Mahkemesi

Davacı-karşı davalı ... vekili, evlilik birliği içinde tarafların ortak olarak davalıya babası tarafından verilen 734 parsel numaralı taşınmaz üzerine 7 dükkan ve 2 adet evi birlikte yaptıklarını, kiralarını da ...’in aldığını, ayrıca yine dava dilekçesinde nitelikleri yazılı ev ve çeyiz eşyalarının evde kaldığını açıklayarak taşınmaz üzerine yapılan 7 adet dükkan ve iki evin keşif sonucu belirlenecek değerinin yarısının fazla hakları saklı kalmak üzere şimdilik 5.000 TL'sının yasal faizi ile, ayrıca ev eşyalarının aynen iadesi, iade olmaması halinde fazla hakları saklı kalmak üzere 5.000 TL'nın ...’ten tahsiline karar verilmesini istemiş, 15.04.2013 tarihli harcını tamamladığı ıslah dilekçesi ile dükkan ve evler bakımından talebini 61.671,35 TL'na yükseltmiş, karşı tarafın ev eşyalarının aynen iadeden kaçınması sebebiyle bilirkişi tarafından tesbit edilen 1.832 TL'nın da dava tarihinden geçerli yasal faizi ile ...’ten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı-karşı davacı ... vekili, iddiaların doğru olmadığını, 7 adet dükkan ve iki adet evin ortak gelirle edinilmediğini, bunların ...’e ait ve babasından miras yolu ile intikal eden taşınmazlardaki hisselerin satılarak peyder pey yapıldığını, talebe konu eşyaların çeyiz eşyaları olmadığını, bu nedenle redde karar verilmesi gerektiğini, 1644 parselin kadının babası ... tarafından kadına bağışlandığını, ancak taşınmazın düzeltildiğini, toprak çekildiğini ve sera yapımına elverişli hale getirildiğini, üzerine de tünel sera yapıldığını, dalgıç pompa kurulduğunu, seranın gelirini de...’ın aldığını, şirketin işleri iyi gitmediğinden ... ... Hal şubesinden kredi çekildiğini, ödenmesi gereken takribi 10.000 TL borç bakiyesi olduğunu, ayrıca ... Bankası Yeni Hal şubesinden ...adına 90.000 TL kredi borçlanması yapıldığını, 6 aylık periyotlar halinde ödeme yapılacağını açıklayarak... aleyhine açılan davanın reddine, fazla hakları saklı kalmak üzere... adına kayıtlı 1644 parsel üzerindeki tünel seranın, dalgıç pompanın, yapılan 25.000 TL masrafın şirket hisseleri gözetilerek tesbit edilecek bedelin %90’ının...’dan alınarak ...’e verilmesini, bedele dava tarihinden geçerli faiz yürütülmesini, ... Yeni Hal şubesi ile ... Bankası Yeni Hal şubesinden alınan kredilerin toplam borç tutarının %10’unun...’dan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, tarafların karşılıklı katılma alacağına ilişkin davalarına göre davacı-karşı davalı ... ...'in katılma alacağının 61.671,35 TL, davalı-karşı davacı ...'in katılma alacağının 5.589,13 TL olduğunun tespiti ile eşlerin alacaklarının yasa gereği takası sonucunda 56.082,22 TL katılma alacağının karar tarihi olan 02.10.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı-karşı davacı ...'ten alınarak davacı-karşı davalı ... ... (Bağış)'e verilmesine, davacı-karşı davalı ... (Bağış)'in kişisel eşyalarına ilişkin davasına göre kişisel eşyalarının aynen teslimine, aynen teslim gerçekleşmediği takdirde eşya bedeli olarak belirlenen 1.832,00 TL'nin davalı-karşı davacı ...'ten dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline dair verilen ilk karar davalı-karşı davacı vekilinin temyizi üzerine Dairenin 08.04.2014 tarih 2014/145 Esas 2014/6427 Karar sayılı ilamı ile "... arsası dava konusu yapılmayan 734 parsel üzerinde ...tarafından 01.01.2002 tarihi sonrası yapıldığı anlaşılan 7 adet dükkan üzerinde davacı ...’ın katılma alacağı olduğu, bu dükkanların inşaaları sırasında davalı ...’e ait kişisel mal niteliğindeki 28272 ada 11 parselin satılarak elde edilen bedelin dükkanların yapımında kullanıldığının toplanan delillerden anlaşıldığına,...’a babası tarafından bağışlandığı anlaşılan 1644 parsel (28273 ada 32 parsel oldu) üzerindeki seranın bağışlama öncesi mevcut olduğunun belirlenmesi sebebiyle...’ın kişisel malı sayılması gerektiğine, ...tarafından dava konusu edilen banka kredileri ile ilgili red kararında sunulan deliller karşısında takdirde bir isabetsizlik görülmediğine, ev eşyaları ile ilgili terditli kurulan hüküm usul ve yasaya uygun bulunduğuna, iki tarafın ortağı olduğu şirket için çekilen krediden hissedarlık sebebiyle sorumluluğun mal rejiminin tasfiyesiyle bir ilgisi olmadığına göre davalı-karşı davacı ... vekilinin aşağıdaki yazılı hususlar dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine... iki adet evle ilgili yapılacak hesaplamada evlerin 2006 yılında yapılmaya başlandıkları ve iskan ruhsatına göre 2009 yılında tamamlandıkları kabul edilmelidir. Bu kabul ile tüm deliller birlikte düşünüldüğünde davacı ...’ın katılma alacağının hesaplanmasında 7 adet dükkan ile 2 adet evin bozma sonrası yeni karar tarihine en yakın güncellenmiş sürüm değerlerinin dikkate alınması, bu değerlerden ...’in kişisel malı olarak belirlenen 28264 ada 1 parseldeki 1/10 pay ile 28273 ada 36 parseldeki 1/10 payın bozma sonrası yeni karar tarihine en yakın tarih itibarıyla belirlenecek güncellenmiş sürüm değerlerinin iki adet evin değerinden, 28272 ada 11 parselin tamamına ait değerin ise 7 adet dükkan değerinden düşüldükten sonra bulunacak artık değerin toplamı üzerinde...’ın yarı oranda katılma alacağı olduğunun gözetilmesi, bu miktar üzerinden katılma alacağına hükmedilmesi gerekirken evlerin inşa tarihinin hatalı olarak 2006 yılı öncesi olduğu kabul edilerek hesaplamanın bu kabule göre yapılması, ...aleyhine fazla miktara karar verilmesi doğru olmamıştır. Hesaplamada şirket adına kullanılan kredi olması, şirket ortaklığı sebebiyle sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak doğurması sebebiyle esasen hesaplamada dikkate alınma imkanı olmayan ...'tan çekilen kredi nedeniyle belirlenen 5.589,13 TL'nin ...lehine takas yapılarak...’ın katılma alacağından mahsup edilmesi hatalı ise de hüküm davalı-karşı davacı ... vekili tarafından temyiz edildiğinden, temyiz eden aleyhine bozma yapılamayacağından, ...lehine usuli kazanılmış hakkın meydana geldiği gözetilerek bu miktarın yine yapılacak hesaplama sonunda... lehine bulunacak katılma alacağından takas-mahsup edilmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır..." gereğine işaret edilerek bozulmuş, Mahkemece bozma kararında davacı-karşı davalı ...’a babası tarafından bağışlandığı anlaşılan 1644 parsel üzerindeki seranın bağışlama öncesi mevcut olduğunun belirlenmesi sebebiyle...’ın kişisel malı sayılması gerektiği belirtilerek bu yöndeki davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının yerinde görülmediğinin açıklandığı, bu husustaki kararın kesinleştiği anlaşıldığından, bozma sonrası kararı temyiz eden davalı-karşı davacı vekilinin seranın edinilmiş mal olduğu yönündeki temyiz itirazları hakkında inceleme yapılmamıştır.

T.C.[20]

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

Esas No.

2004/4-249

Karar No.

2004/247

Tarihi

05.05.2004

4721-TÜRK MEDENİ KANUNU (MK)/220

EVLENME SIRASINDA KADINA TAKILAN ZİYNET EŞYALARI KADINA AİTTİR

KADININ RIZASI İLE BOZDURULUP EV İHTİYAÇLARINA HARCANAN ZİYNET EŞYALARININ İADESİ İSTENEMEZ

EV EŞYASI VE ZİYNETLERİN İADESİ

DAVACI KADIN, DAVALI EŞİNDE KALAN ZİYNET VE EV EŞYALARININ İADESİNİ TALEP ETMİŞTİR. EVLİLİK SIRASINDA KADINA TAKILAN ZİYNET EŞYALARI KİM TARAFINDAN ALINMIŞ OLURSA OLSUN ONA BAĞIŞLANMIŞ SAYILIR, İADESİ GEREKİR. ANCAK ZİYNET EŞYALARININ İADE EDİLMEMEK ÜZERE KOCAYA VERİLDİĞİNİN, KADININ RIZASI İLE BOZDURULUP EV İHTİYAÇLARINA HARCANDIĞININ DAVALI KOCA TARAFINDAN İSPATLANMASI HALİNDE KOCA İADE YÜKÜMLÜLÜĞÜNDEN KURTULUR. ELDEKİ DAVADA, DAVACI KADININ KENDİ RIZASI İLE ZİYNET EŞYALARINI VERDİĞİ İSPAT EDİLEMEDİĞİNDEN DAVALI KOCA İADE İLE YÜKÜMLÜDÜR.

Taraflar arasındaki "ev eşyası ve ziynetlerin iadesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Osmaniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 18.3.2002 gün ve 1998/162-2002/145 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 17.3.2003 gün ve 12549-2919 sayılı ilamı ile, (...1- Dava, davalı eşte kalan ziynet ve ev eşyalarının verilmesine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ve karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun onu bağışlanmış sayılır. Böylece davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu altınların evliliğin devamı sırasında davalı tarafından alınarak bozdurulup harcanmış olduğu davalı yanca da kabul edildiğine göre davacıya iadesi gerekir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eşyalarına ilişkin isteğin tümden reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.

2- Davacı ile davalının müşterek evden ayrılmadan önce kavga ederek karakola başvurdukları, davalının henüz karakolda bulunduğu sırada davacının eve girerek bir valiz içine yerleştirdiği eşyalar ile evden ayrıldığı anlaşılmıştır. Davacının bu tarihten sonra yeniden eve geldiği ve eşya götürdüğü konusunda dosyada herhangi bir delil yoktur. Dava konusu edilen eşyaların miktar ve nitelikleri de gözetilerek hepsinin bir valiz ile taşınmasının mümkün olup olamayacağı üzerinde durulmadan ev eşyalarına ilişkin davanın da tümden reddi doğru değildir. Kaldı ki bir kısım davalı tanıkları dahi dava konusu edilen ev eşyalarının önemli bir bölümünün davalı tarafından alındığını bildirmişlerdir.

O halde dosyadaki tüm deliller birlikte incelenerek davacıya aidiyeti belirlenecek eşyaların verilmesi gerekir. Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması bozma nedenidir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, davalı eşte kalan ziynet ve ev eşyalarının iadesi istemine ilişkindir.

Mahkemenin "davacının, davalının evde olmadığı sırada kendisindeki anahtar ile içeri girerek bir takım eşyaları götürdüğünün, davalının da kendisine ait eşyaları alıp, davacıya ait olanlan bıraktığının tanık beyanlarından anlaşıldığı, davacının eşyalarının davalıda kaldığını kanıtlayamadığı, ziynet eşyalarının kadının yanında bulunması gerektiğinin hayatın olağan akışına uygun bulunduğu, davalı eş tarafından zorla veya başka bir sebeple alındığının davacı tarafından kanıtlanması gerektiği, ziynet eşyaları bozdurulmuş olsa bile evin ortak ihtiyaçları için harcandığından iadesinin istenemeyeceği" gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine dair verdiği karar yukarıda belirtilen nedenlerle özel dairece bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Yerleşmiş Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır, ona iadesi gerekir. Ancak, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu altınların evliliğin devamı sırasında davalı tarafından bozdurularak ev ihtiyacı için harcandığı davalı yanca kabul edilmiştir, davalı, kadının kendi rızası ile ziynet eşyalarını verdiğini kanıtlayamadığından dava konusu ziynet eşyalarını davacıya iade ile mükelleftir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eşyalarına ilişkin talebin tümden reddedilmiş olması isabetsizdir.

Öte yandan; taraflann müşterek evden ayrılmadan önce kavga ederek karakola başvurdukları, davalının karakolda bulunduğu sırada davacının evin kapısını çaldığı, evde bulunan eltilerinin kapıyı açmaması üzerine balkon kapısından eve girerek, paketlenmiş eşyaları, çuvala konan giysileri ve çocukları alarak evden ayrıldığı, dava konusu edilen eşyalardan önemli bir bölümünün kendisine ait olduğu gerekçesiyle davalı tarafından alındığı, bir kısım eşyanın evde bırakıldığı tanık beyanlanndan anlaşılmaktadır. Her ne kadar evin anahtannın davacıda bulunduğu iddia edilmiş ise de, davacının bu tarihten sonra yeniden eve geldiği ve eşya götürdüğü konusunda dosyada herhangi bir delil bulunmamaktadır.

Bu durumda mahkemece tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek, dava konusu edilen eşyalann miktar ve nitelikleri, taraflardan hangisine ait olabileceği gözetilmek suretiyle, hepsinin paketlerle taşınmasının mümkün olup olmayacağı üzerinde durulmak, davacıya ait olan eşyalar tek tek belirlenmek ve davacıya iadesine karar vermek gerekirken bu yönler üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

(Bu makale, sayın Av. Uğur Aslan tarafından kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi makalenin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan makalenin bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)





URL

YORUMLAR

  • 0 Yorum