TİCARİ VEKİLİN YETKİLERİ VE ÖZELLİKLERİ KONUSUNDA YARGITAY UYGULAMASI

TİCARİ VEKİLİN YETKİLERİ VE ÖZELLİKLERİ KONUSUNDA YARGITAY UYGULAMASI
Editör: Konya Time
18 Mayıs 2020 - 15:08



Ticari vekil, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 551. maddesinde ve ticari işletme sahibini temsil yetkisine sahip oldukları nispette diğer tacir yardımcılarını konu edinen 552. maddesinde düzenlenmiştir. Bağlı tacir yardımcılarının tümüne ve dolayısıyla ticari vekile uygulanacak rekabet yasağı ile temsil yetkisinin sona ermesine ilişkin genel hükümler de TBK’nın 553 ve 554. maddelerinde düzenlenmiştir.

Ticari vekil, TBK’nın 551. maddesine göre, “bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir”. Tanımdan da anlaşılacağı üzere ticarî vekile temsil yetkisi, ya işletmenin bütün işlerinin yönetilmesi için ya da işletmenin belirli bazı işlerinin yapılması için verilmektedir.

TBK md. 551’de açık bir şekilde, ticarî vekil, “…bir ticarî işletme sahibinin, … yetkilendirdiği kişi” olarak belirtilmektedir. Bu sebeple, ticarî vekili tayin etmeye yetkili kişinin işletme sahibi olduğunu söylenebilir. Ancak bu ifadede belirtilen “ticarî işletme sahibi” ibaresinin, işletmeyi işleten kişi olarak anlaşılması gerekmektedir. Nitekim her zaman ticarî işletme sahibi ile bu işletmeyi işleten kişi aynı kişi olmayabilir. Muhakkak ticarî işletme sahibinin atadığı ticarî temsilci de kendisinden temsil yetkileri daha az olan ticarî vekili atama yetkisini haizdir.

Ticari Vekilin Genel Özellikleri

- Ticari vekil sadece ticari işletme için tayin edilebilir.

- Ticari vekil; özel yetki verilmedikçe tacir adına ödünç alamaz, kambiyo taahhütlerinde bulunamaz ve davacı veya davalı olarak mahkemelerde taciri temsil edemez.

- Ticari vekilin temsil yetkisi sicile tescil edilemez.

- Genel yetkili ticari vekil, işletmenin sadece mutat işleriyle sınırlı olarak temsil yetkisine sahiptir. Olağanüstü işlemleri yapabilmesi için işletme sahibinin özel yetkisine zorunluluk vardır. Belli bir işin ya da işlemin yapılmasıyla görevlendirilen özel yetkili vekillerin sahip oldukları temsil yetkilerinin kapsamı kendilerine bırakılan iş ya da işlemin niteliğine göre belirlenir.

Yetkisine Göre Ticari Vekil Türleri

Ticarî vekile verilen temsil yetkisi, ticarî vekilin hangi türden tayin edildiğini belirlememize olanak sağlamaktadır. TBK’da belirtilen yetki farklılıkları ölçüsünde ticarî vekilin türleri genel yetkili ticarî vekil, sınırlı yetkili ticarî vekil olmak üzere iki ayrı türde incelenebilir:

Genel yetkili ticarî vekiller, ticarî işletme sahibinin iradesine bağlı olarak süreli veya süresiz olarak atanabilirler. Genel yetkili ticarî vekilin yetkileri, ticarî temsilcinin yetkileri kadar kapsamlı olamayacağından işletmenin sadece alışılmış işleriyle sınırlıdır. Bunun dışında, genel yetkili ticarî vekile özel yetki verilerek genel yetkili ticarî vekilin normal şartlarda yapamayacağı birtakım işler için de yetkili kılınması mümkündür.

TBK md. 551’de, genel yetkili ticarî vekile verilen yetkinin, alışılmış bütün işleri kapsadığı ifade edilmektedir. Alışılmış iş, doktrinde kullanılan “olağan işe” karşılık gelmektedir. Kanunda, alışılmış işlerin neler olduğuna ilişkin bir açıklama bulunmamakla birlikte doktrinde bu terime ilişkin tanımlamalar mevcuttur. Alışılmış iş, “nitelik ve nicelik açısından işletmenin her gün yapageldiği işlemler”, “aynı büyüklük ve nitelikteki işletmelerin piyasa telakkilerine ve ticarî teamüllere göre, varlıklarını sürdürebilmek için tür ve değer itibariyle devamlı olarak yapageldikleri işlemler” şekillerinde tanımlanmıştır. Alışılmış işlerin belirlenmesinde işletmenin niteliği, işin hacmi, bulunduğu yerde hakim olan ticarî görüşler ve işlemlerin tür ve değeri dikkate alınır.

Genel yetkili ticarî vekil, yukarıda belirtildiği gibi ancak ticarî işletmenin alışılmış işleriyle sınırlı olarak yetkili olup alışılmış dışı/olağanüstü işlerde yetkisi bulunmamaktadır. Bir ticarî işletme için bir işlemin alışılmış dışı sayılması, bizzat ticarî işletme sahibinin kendi alışkanlığı gereği yapıp yapmadığı iş ayrımından ziyade, o ticarî işletmenin faaliyetleri bakımından nitelik ve nicelik yönünden farklı uygulamalar olmasına bağlıdır. Genel yetkili ticarî vekilin, olağanüstü olarak addedilebilecek bir işlem yapabilmesi için kendisine özel yetki verilmesi gerekmektedir.

Genel yetkili bir ticarî vekil, işletmenin olağan bütün işlemlerini işletme sahibi gibi yapabilecektir. Fakat TBK md. 551/f.2’de, ticarî vekilin açıkça yetkili kılınmadıkça ödünç olarak para ve benzerlerini alamayacağı, kambiyo taahhüdünde bulunamayacağı, dava açamayacağı ve açılmış davayı takip edemeyeceği belirtilmektedir. Bunun dışında, TBK md. 551/f.2’de belirtilmemesine rağmen ticarî temsilci tarafından dahi özel yetkili olmadıkça yapılamayan işletmeye dahil taşınmazların devredilmesi veya bir hak ile sınırlandırılması gibi işlemlerin, ticarî vekil tarafından da yapılamayacağı kabul edilmektedir.

Sınırlı yetkili ticarî vekiller de bir işletme için, genel yetkili ticarî vekillerde olduğu gibi süreli veya süresiz atanabilirler. Sınırlı yetkili ticarî vekillerin bir kısmı, kanunda “diğer tacir yardımcıları” başlığı altında TBK md. 552’de düzenlenirken, bir kısım sınırlı yetkili ticarî vekiller ise, ticarî işletme sahibinin iradesine bağlı olarak yapılan sınırlandırmalar neticesinde oluşturulmaktadır. TBK md. 552’de düzenlenen diğer tacir yardımcılarının temsil yetkilerinin sınırları maddede açık bir şekilde düzenlenmektedir. Bu kişilerin sahip olduğu yetkiler ilk fıkrada; toptan, yarı toptan veya perakende satışlarla uğraşan ticarî işletmelerin görevli veya hizmetlileri, o ticarî işletme içinde, müşterilerin kolaylıkla görebilecekleri bir yerde ve kolayca okuyabilecekleri bir biçimde, yazıyla aksine duyuru yapılmış olmadıkça, ticarî işletmenin alışılmış bütün satış işlemlerini yapmaya, yetkili oldukları işlemler hakkında faturaları imzalamaya, ticarî işletmenin alışılmış işlemlerinden doğan borçların ifa edilmesine veya bunların hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesine ilişkin ihtar veya diğer açıklamaları işletme sahibi adına yapmaya; bu nitelikteki ihtar veya diğer açıklamaları, özellikle alışılmış işlem dolayısıyla teslim edilmiş mallara ilişkin ayıp bildirimlerini ticarî işletme adına kabul etmeye yetkili oldukları şeklinde hüküm altına alınmaktadır. Aynı fıkrada, bu tür işlemlerin sınırlı yetkili ticarî vekiller için olağan işlemler olduğu belirtilmektedir.

Maddenin ikinci fıkrasında ise toptan, yarı toptan veya perakende satışlarla uğraşan ticarî işletmelerin görevli veya hizmetlileri, kendilerine yazıyla yetki verilmiş olmadıkça işletme dışında ve kasa görevlileri atanmışsa, işletme içinde satış bedellerini isteyip alamayacakları, ancak bu kişilerin, satış bedellerini almaya yetkili bulundukları hâllerde, faturaları kapatmaya veya makbuz vermeye de yetkili oldukları ifade edilmektedir. Esasında bu fıkrada belirtilen işlemlerin sınırlı yetkili ticarî vekiller için olağanüstü niteliği vurgulanmış bulunmaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.6.2013 tarih ve  2013/12-2E-2013/866K sayılı kararında ‘’Limited şirketlerde ticari mümessil tayin etmeye genel kurul yetkili olup ticari mümessil ise ticari vekil atayabilir. Dosya içerisindeki 29.06.2004 tarihli vekaletname incelendiğinde borçlu şirketin ticari mümessili M. Ç.’nın Z.Ş.’ü ticari vekil atadığı anlaşılmakta olup Z. Ç.’ün şirket adına kambiyo senedi tanzime yetkili bulunmaktadır. Hal böyle olunca; yerel mahkemenin, ticari mümessil olarak atanan Z.Ş.’ün uzun süre ticari faaliyette bulunmasına eylemli olarak benimseyen şirketin, takip konusu bononun keşide tarihinden sonra vekili azletmesi ve işlemlerini kabul etmemesinin iyi niyetli bir davranış olmadığı yönündeki direnme kararı doğru değil ise de; yukarıda ayrıntısıyla açıklandığı üzere, ticari vekil olan Z. Ş.’ün şirket adına kambiyo senedi tanzime yetkili olduğu anlaşıldığından sonucu itibariyle doğru olan direnme kararı, açıklanan bu değişik gerekçe ile onanmalıdır.’’ denilmiştir. Somut olayda ticari temsilci limited şirkette bir ticari vekil atamıştır. Bu temsilci, vekilin kambiyo taahhüdü altına girebilmesi için onu yetkilendirmiş olup TBK md. 551/2’de sayılan açıkça verilecek yetki ile vekilin kambiyo senedi düzenleyebilmesi şartları tamamlanmıştır. Ticari vekil açıkça yetkili kılınırsa ve düzenlediği kambiyo senedinin düzenlendiği tarih kişinin vekil olduğu döneme denk gelirse artık bu kambiyo taahhüdü şirketi bağlar. Yargıtay bu kararıyla açıkça yetkili kılınan ticari vekilin kambiyo senedi düzenleyebileceğini, limited şirketlerde ticari temsilcinin ticari vekil atayabileceğini, şirketin kambiyo senedi usulüne uygun düzenlendikten sonra vekili azletmesinin şirketi sorumluluktan kurtarmayacağını belirtmiştir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 27.4.2017 tarih ve 2017/3037E-2017/6777K sayılı kararında da yukarıda incelenen Hukuk Genel Kurulu kararıyla uyumlu olarak açıkça yetkili kılınan ticari vekilin kambiyo senedi düzenledikten sonra azledilmesinin şirketin sorumluluğunu sona erdirmeyeceğini ifade etmiş ve istikrarlı içtihat vermeye devam etmiştir. ‘’Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; bonodaki imzaların ... tarafından atıldığı tarafların kabulündedir. İbraz edilen ... 2. Noterliği'nden tasdikli 30.09.2009 tarih ve 14909 yevmiye numaralı vekaletname incelendiğinde, borçlu şirketin yetkili temsilcisi ... tarafından...'nin ticari vekil olarak atandığı, vekaletname içeriğine göre çek ve senet düzenlemeye, senet ve çeklere imza atmaya, cirolamaya, protesto etmeye yetki verildiği, ... 2. Noterliği'nden tasdikli 08.09.2015 tarih ve 18303 yevmiye numaralı azilnamenin ise bononun düzenlenme tarihinden sonra düzenlendiği görülmektedir. Bu durumda, takip dayanağı bononun düzenlenme tarihi itibariyle ...'nin borçlu şirket adına bono tanzim etmeye yetkili vekil olduğu sabittir. O halde mahkemece, borçlunun itirazının reddine karar verilmesi gerekir iken yazılı gerekçe ile takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.’’

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23.10.2019 tarih ve 2018/5483E-2019/6657K sayılı kararında ‘’Mahkemece dosya kapsamı ve bozma ilamı çerçevesine göre; 6098 sayılı TBK'nın 551. maddesi bakımından davalı gerçek kişinin ticari vekil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, gayrimenkul kiralanması gibi yüklü ve borç doğuracak bir işlemin makul ve olağan işlem sayılamayacağı, davalı şirket tarafından davalı gerçek kişinin bu işlerde sürekli olarak aracı gibi kullanıldığına dair delil bulunmadığı, aynı zamanda yer gösterme belgesine konu edilen taşınmazın davalı şirket ile dava dışı malik tarafından bizzat yapılan akitle kiralandığı, kira ilişkisinin davacının yer göstermesi sonucunda kurulduğunun sabit olmadığı, davacının davalı gerçek kişinin ticari vekil olduğunu ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve Daire'nin bozma kararı ile davalılar yararına usulü müktesep hak doğmasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.’’ denilmiştir. Yargıtay bu kararında gayrimenkul kiralanmasının makul ve olağan iş sayılamayacağını, ticari vekil gibi hareket eden kişinin sürekli olarak bu işi yapmadığını belirterek ticari vekilin yapamayacağı işlemlere örnek vermiştir. Gerçekten de yukarıda sayıldığı üzere taşınmaz kiralamak nitelik ve nicelik açısından işletmenin her gün yapageldiği işlemlerden değildir. Taşınmaz kirası yerine örneğin işletmenin her gün üretimini yaptığı bir eşyanın satın alınması, yüklü miktarda ham madde alımı somut olayın, şirketin özelliğine göre ticari vekilin yapabileceği işlemlerden görülebilirdi.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 12.12.2019 tarih ve 2016/30463E-2019/12492K sayılı kararında ‘’Takip dayanağı bonoların keşide tarihi itibariyle uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 504/3. maddesinde; "Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz" hükmüne yer verilmiştir. Ticari vekilin kambiyo taahhüdü altına girmesi de aynı Kanun'un 551. maddesinde özel yetkinin bulunması koşuluna bağlanmıştır. Buna göre vekilin vekaletnamesinde kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisi varsa asil adına bono tanzim edebilir. Bononun "vekaleten" imzalandığı yazılmasa dahi, yukarıda açıklanan kurallara göre vekalet veren, vekil tarafından imzalanan bonodan dolayı sorumludur. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından davalı ...’e İzmir 14. Noterliğince düzenlenen 16.11.2012 tarihli vekaletnamede açıkça kambiyo taahhüdünde bulunma konusunda borçlandırıcı yetki verilmediği görülmektedir. Bu nedenle anılan vekaletnameye dayalı olarak tayin edilen vekil tarafından düzenlenen bonodan dolayı davacının sorumlu tutulması mümkün değildir. Hal böyle olunca, mahkemece açıklanan bu hususlar değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.’’ denilmiştir. Somut olayda şirket davacıyı hukuka uygun olarak ticari vekil atamıştır. Bu vekaletnamede vekilin ticari işletmenin olağan işlerini yapabileceği yazmaktadır, kambiyo taahhüdü ile ilgili açık bir rıza yer almamaktadır. Şirket, davacının vekil yerine temsilci olduğunu iddia ederek açık bir yetki olmasa dahi kambiyo taahhüdünde bulunabileceğini ifade etmiştir. Ancak vekaletname incelendiğinde davacının ticari vekil olduğu ve açıkça yetkilendirilmediği için kambiyo senedi düzenleyemeyeceği ortaya çıkmaktadır. Yargıtay da bu gerekçeyle vekilin kambiyo senedi düzenleyemediğini, ödemek zorunda kaldığı senet bedelinin vekile iade edilmesine dair karar vermiştir.

SONUÇ

Tacirin bağlı yardımcılarından biri olan ticari vekil, TBK’nın 551 ve 552. maddelerinde düzenlenmiştir. Ticarî vekil, ticarî işletmelere, işletmenin bütün olağan işlerin veya belirli bazı işlerin yürütülmesi için atanmış tacir yardımcılarındadır. Ticarî vekile verilen bu yetkinin kapsamı ticarî vekilin tayin türünü belirlemektedir.

İncelenen kararlarda da görüldüğü üzere işletmenin olağan işlerinden olmayan ancak kanunda sayılan ve ticari hayatta büyük önem taşıyan kambiyo taahhüdünde bulunma, ödünç para alma gibi işlemlerde vekilin açıkça yetkilendirilmesi gerekmektedir. Vekilin, vekaletnamesinde yer almayan işlemler dolayısıyla sorumlu tutulması mümkün değildir.

Ticari temsilci kadar yetkisi olmayan ticari vekil işletmenin alışılmış bütün işlemlerini yapabilmesine rağmen ticari temsilciden farklı olarak işletmeye yabancı olmayan fakat olağanüstü sayılan işlemleri yapamaz. Hangi işlemlerin olağan hangi işlemlerin olağanüstü olduğu doktrin ve somut olaylar özelinde Yargıtay kararlarıyla örneklendirilmeye ve bu konudaki sorunlar çözülmeye çalışılmaktadır.  





URL

YORUMLAR

  • 0 Yorum